kehle-i ikbâl-ikbal biti

 

Enderun’dan yetişme Hırvat asıllı Rüstem Paşa, sultan-dan yaşlıydı, yakışıklı değildi. Fakat fevkalâde zeki ve kabiliyetli idi. Bu sebeple hasmı çoktu. Damat adayı Rüstem Paşa’nın merkezdeki muhalifleri bu evliliği engellemek üzere kendisinin cüzzam hastası olduğu söylentisini çıkarınca bu durumu kontrol etmek üzere saray tabiplerinden Meh-med Ağa’nın Diyarbekir’e gönderildiği iddia edilmektedir. Hatta Mehmed Ağa gizlice yaptığı kontrol sırasında paşanın üzerinde bit bulunca, kendisinin böyle bir hastalığa yakalanamayacağı ortaya çıkmış ve damatlık dolayısıyla da sadrazamlık yolu açılmıştır. Bu iddianın, daha sonra bu şekle sokulduğu, hatta bu sebeple Rüstem Paşa’nın “kehle-i ikbâl” olarak adlandırıldığı anlaşılmaktadır. Dönemin bir şairi bu olay için:

Olacak bir kişinin bahtı kavî, tâlihi yâr/

Kehlesi (biti) dahi mahallinde anın işine yarar

Bir kişinin bahtı açık olacaksa, üzerindeki bit bile onun yükselmesine vesiledir anlamındadır. Hatta hiç umulmayan bir şekilde yükselmeye vesile olan şeye kehle-i ikbâl (ikbal biti) tabiri kullanılır olmuştur.

Mihrimah Sultan’ın kocası Rüstem Paşa, Osmanlı tarihinin en zengin devlet adamlarından biri olmuştu. Sadece servetinin sayıldığı koca bir defter Topkapı Sarayı’nda dır. Köle olduğu için bu koca servet hazineye ve Mihrimah Sultan’a kalmıştır. Sayısız hayratı vardır. Hele Eminönü’ndeki Rüs-tem Paşa Câmii, dünyanın en güzel çinilerine sahiptir. İlimle de ilgilenen Paşa, Osmanlı tarihçiliği de yapmıştır. 5000 yaz-madan müteşekkil zengin bir kütüphanesi bulunan Paşa’nın şiiri sevmediği ve şairleri kollamadığı bilinmektedir. Bu sebeple dönemin ozan ve şairlerince çok hicv edilmiştir. İktisatlılığı eli sıkılık olarak değerlendirilirken o 40 gün süren saray düğünlerinin 15 günle sınırlı kalmasını önermiş ve saray hazinesine önemli bir katkıda bulunmuştur.

Mihrimah`a kadar, gelin olan sultanlar eşleriyle taşraya giderlerken, I. Süleyman ve Hürrem Sultan biricik kızlarının İstanbul`dan ayrılmasına izin vermediler. Bu durum yeni bir hanedan geleneğine yol açmış olup, sonra-ki sultanlar, eşleri taşra görevine gitse de İstanbul`da kalmışlardır..